Quantcast
Channel: Girişim Haber - Reel Sektör
Viewing all 521 articles
Browse latest View live

Türkiye, İhracatta Dijital B2B Dönemine Geçiyor!

$
0
0

Küresel ticaret çarklarının neredeyse durma noktasına gelmesine neden olan Covid-19 salgını gündemdeki yerini koruyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın açıkladığı ‘Sanal Ticaret Heyetleri’ projesine ihracatçılardan ve sanayiciden tam destek geldi.

DİJİTAL B2B YAPACAĞIZ

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Tahsin Öztiryaki, “Konu salgının başından beri gündemimizde. Devletin de bu konudaki tutumu gayet olumlu. Dünya artık dijital ortamda satın alma yapıyor. Birlik olarak dijital fuarlarla ilgili firmalardan teklif alıyoruz. Bir anlamda dijital B2B yapıyor hale geleceğiz. E-ihracat ve dijital pazarlamayla ilgili tüm imkanlarımızı seferber ettik.” dedi.

DİJİTAL KASLARIMIZI GÜÇLENDİRİYORUZ

Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (İDDMİB) Başkanı Burak Önder de üyelere yönelik E-ihracat ve E-ticaret eğitimlerine başladıklarını söyledi. Önder, “CRM, ERP ve siber saldırılarla ilgili de eğitimlerimize başlıyoruz. Amacımız dijital kaslarımızı güçlendirmek. E-heyet çalışmalarımız kapsamında Mayıs’ta Güney Kore ile, Haziran’da da Avrupa ile buluşmalarımız olacak.” şeklinde konuştu.

E-HEYET TIBBİ MALZEMECİLERİN DE GÜNDEMİNDE

Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (DİŞSİAD) Başkanı Erkan Uçar ise dijital ticaret ve E-heyet çalışmalarının birinci gündem maddeleri olduğunu ifade etti. Uçar, “Tıbbi malzeme sektörünün önceliği halkımızdır. Ülkemizin özellikle maske ve eldiven gibi ürünlerde yeterli stoka kavuşmasının ardından ihracat izinlerinin önümüzdeki dönemde açılacağını tahmin ediyoruz. Bu dönemde dijital pazarlama, sanal fuarlar ve e-heyet gibi konular bizim de önceliğimiz. Üyelerimizi bu konularla ilgili düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Aksiyon alma aşamasındayız.” dedi.  

TEKNOLOJİYE AYAK UYDURMAYAN GERİDE KALACAK

Armatür Derneği Başkanı Gökhan Turan da “Teknoloji her geçen gün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çok hızlı ilerliyor. Bu gelişime ayak uyduramayanlar sektör ayrımı yaşamaksızın geride kalacak. Dijital pazarlar operasyonu kolay, maliyeti daha düşük ve daha ulaşılabilir olacak. 7/24 açık kalabileceği için de sürekli her kesime hitap edecek. Fakat tüm bunlarla birlikte sanal pazarlar ve E-fuar sistemi bizler için yeni bir platform olacak. Sistem kurulmalı ve eğitim iş birlikleri ile tüm sanayicilerimizin entegre edilmesi sağlanmalıdır.” şeklinde konuştu. 

SANAL ORGANİZASYONLARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, “Çelik sektörü için önem arz eden tüm organizasyonlar salgın nedeniyle iptal edildi. Sanal fuarların ürün gamımız özelinde uygun olmayacağını düşünüyoruz ancak ihracat pazarlarımızdaki ticari ilişkilerimizin sürdürülebilir olması adına sanal organizasyonları yakından takip ediyoruz. Virüs sonrası için Latin Amerika bölgesi, Batı Afrika ve Güneydoğu Asya yeni hedef pazarlarımız olacak.” ifadelerini kullandı.

MAYIS’TA STABİLE DÖNMEKTEN BAHSEDEBİLİRİZ

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Sektörler Konseyi Üyesi ve Temmer Marble Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya ise, Covid-19 salgınının küresel ölçekte bir daralmaya neden olduğunu vurguladı. Çetinkaya, “Normalleşmeyi konuşmak için henüz çok erken. Mayıs itibariyle stabile dönmekten bahsedebiliriz. Doğal taş sektörünün en önemli fuarlarından biri olan ABD merkezli Coverings 20-23 Nisan tarihleri arasındaki dev etkinliği online konferans serilerine çevirdi. E-heyet ve dijital pazarlama faaliyetlerini yakından takip ediyoruz ve önemsiyoruz.” dedi.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


MÜSİAD'dan Üretim-Ticaret-Yatırım Üçgeninde Üretim Hamlesi!

$
0
0

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan eyaletinde başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Koranavirüs (Covid-19) pandemisinin etkilerini bertaraf edebilmek amacıyla “üretim-ticaret-yatırım” üçgeninde üretim hamlesi başlattı

Küresel iktisadi krize yol açan Koranavirüs salgınının birçok uzman ve ekonomist tarafından, dünya ekonomik sisteminde tarihi bir dönüm noktası olması öngörülüyor.

Global düzeyde meydana gelen ekonomik krizin, salgından kaynaklanması, hastalık sorunun tamamen çözülmeden normalleşmenin olamayacağı düşüncesini de beraberinde getiriyor. Dünyada meydana gelen ekolojik değişimler ve küresel ısınma sorunu, gelecekte de koronavirüs benzeri salgınların tekrar yaşanabileceğinin habercisi olarak yorumlanıyor.

MÜSİAD Korona Sonrası Süreç İçin Harekete Geçti

Bu bağlamda MÜSİAD, Koranavirüs salgının etkilerinin giderilmesi ve olası yeni salgın ve afetler karşısında üretim ve ticaret sisteminin sekteye uğramaması, tedarik ve yatırım hatlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir bir sistemin kurulabilmesi amacıyla “MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesini hayata geçirdi.

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Abdurrahman Kaan, Türkiye’nin salgın sonrası dönemde dünyanın yeni tedarik noktası haline geleceğini belirtti. Kaan, “Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle avantajlı bir konumda yer alıyor. Korona sonrası süreçte, dünya riskleri dağıtmanın ne kadar önemli olduğunu anladı. Çin’e bağımlılığın, kriz yönetiminde tüm yumurtaları aynı sepete koymakla aynı anlama geldiğini gördü. Ayrıca kriz bitse bile psikolojik etkilerinin tam olarak sona ermesi ve üretim-ticaret algısının normalleşmesi zaman alacaktır. Bu noktada Türkiye; hem Koronavirüs salgını sürecinde tüm dünyanın takdirini toplayan süreç yönetimi hem de steril ve güvenli üretim zinciri algısı ile dünyanın yeni tedarik noktası haline geldi.” dedi.

Olumlu İmaj Avantaja Çevirilmeli

Bundan sonraki süreçte dünya ihracatında Çin ile rekabet edilen kalemlerde Türkiye’nin avantajlı bir konuma geleceğini kaydeden Kaan,” En fazla ihracat yaptığımız ülkelerde (Almanya, Irak, İngiltere, İtalya, ABD) üretimde yaşanacak kayıplar, yeni siparişlerin ithalat ile kompanse edilmesinin önünü açacaktır. Çin’in ekonomik toparlanma sürecine rağmen sosyal algının uzun vadede değişmeyecek olması Türkiye’yi düşük maliyetli yeni üretici olarak görme eğilimini artıracaktır. Çin, toparlanma sürecinde hızlı üretim ve stok ile fiyat kırma politikasına giderse bu kez ithalatta bağımlı olduğumuz girdi üzerinden yeni bir üretim politikasına gitmemiz mecburi olacaktır. Ayrıca düşük fiyattan piyasaya girecek Çin mamulleri ile rekabet edebilmek için ölçek büyüklüğünün yüksek oranda üretime hazır olması gerekecektir. Bilhassa gıda sektöründe yaşanacak talep artışında Türkiye’nin Çin’e nazaran dünya tüketim algısındaki olumlu imajını bu noktada iyi değerlendirmek gerekiyor.” diye konuştu.

Her Aşaması Düşünülmüş Kompak Üretim ve Yatırım Üsleri

“MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri hakkında açıklamalarda bulunan MÜSİAD Üretim ve Ticaret Planlama Üst Kurulu Başkanı Oktay Dede, proje ile ülkemizin her yerinde her türlü olumsuz senaryonun hesaba katıldığı, kompleks üretim tesisleri kurulmasını amaçladıklarını belirtti..

Dede, “Türkiye ekonomisinin lokomotif unsuru KOBİ’lerimiz istihdamın, üretimin ve dış̧ ticaretin taşıyıcı unsurlarıdır. Mikro ve küçük işletmeler Anadolu’da mekânsal manada çok sıkıntılı durumdadırlar. KOBİ’lerimiz genelde 30, 50, 80 ve 100 metrekare büyüklüğündeki dükkanlarda çalışmalarını sürdürüyor. KOBİ’lerin büyümesinin birincil şartı mekânsal düzenlemedir. Türkiye’de küçük sanayi siteleri ve Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) var. Ancak burada, bu küçük sanayi sitelerindeki işletmelerin OSB’lere geçişini kolaylaştıracak bir KOBİ yapılandırma üslerinin inşa edilmesi gerekiyor” dedi.

Bu bağlamda Türkiye genelinde Orta Ölçekli Sanayi Bölgesi (OSB) projesini hayata geçirmeye başladıklarını belirten Dede, ilk tesisimizi Tekirdağ’da açtık. Şu an İstanbul Hadımköy’de ikinci prototipin inşasına başlandı. Biz bu projemize “MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesi ismini verdik. İlgili Bakanlıklar ve kamu kuruluşlarından da izin ve desteklerimizi aldık. Yakın süreçte tüm ülke genelinde projelerimizi hayata geçiriyor olacağız.” diye konuştu.

Her Türlü Olumsuz Senaryoya Karşı Önlem Alındı

Tesislerin alt yapısı ve teknik detayları hakkında bilgi veren Dede,” Proje kapsamında lojistik sisteminde sanitasyon kökenli tıkanmaların önüne geçilmesi amacıyla hem lojistik merkezi hem de dışarıdan gelen ekipler için konaklama tesislerinin kurulması planlanlandı. Ayrıca, 14 günlük karantinalar da dahil olmak üzere her türlü izolasyonun sağlık tedbirleri alınmış konuk evlerinde sağlanacağı bir üretim ve taşıma hattı da kurgulandı. Site içinde kurulan gümrüklü antrepo ile ihracat işlemleri kolay ve hızlı hale gelecek. Ek olarak paketleme ve yükleme sırasında maksimum ürün güvenliği ve sanitasyon uygulanabilecek. Ayrıca ticarette güvenilirlik ve itibar yönetimin sağlanması amacıyla sipariş sahibi firmaların bağlı oldukları ülkelerden gelecek denetçiler tarafından işlemler sanitasyon ve sair denetimler için de açık olacak.” dedi.

İzole Yaşam Alanı

Site içindeki tasarlanan mağaza sistemleri sayesinde salgın ve afet dönemlerinde hasarın minimum düzeyde tutulmasını öngördüklerini belirten Dede, “Oluşturulması planlanan tesislerde üretim ve ticaretin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayacak üreticiler ve işgücü için yaşam kalitelerini düşürmeden çalışabilecekleri ortamı hazırlayan her türlü mağaza yer alacak. Ayrıca, banka, kargo, PTT, yedek parça dükkanları, ıtriyat satış̧, market restoran gibi işletmelerin salgın ve afet dönemlerinde bu yapılar içinde devamlı çalışmasını sağlayacaktır.” diye konuştu.

Kendine Yeten Kompleks Yapı

Oktay Dede,site içinde bulunan enerji tesisleri ve akaryakıt istasyonları sayesinde dışarıya bağımlı olmadan ve çevreci bir bakış açısıyla kendi enerjisini üreten ve enerji maliyetlerini sistem içindeki firmalar lehine düşüren sistemler oluşturduklarını kaydetti.

Öğrenen Bölgeler

MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesi kapsamında Akademi-Kamu-Sanayi üçgeninde hareket edeceklerini vurgulayan Dede, tesisler içerisinde nitelikli iş gücünün karşılanması ve ara eleman ihtiyacının giderilmesi amacıyla meslek liseleri, yurtlar ve barınma alanlarının oluşturulacağını ifade etti. Öğrenciler için oluşturulan bu tesislerin kriz dönemlerinde de işçiler için kullanabileceğini belirten Dede, böylelikle üretimin aksamamasının önüne geçilmesini hedeflediklerini söyledi.

Oktay Dede, çalışanların ailelerinin de huzurlu bir yaşam sunabilmesi amacıyla kompleks içerisinde ayrıca, eczane, sağlık ocağı, hastane, cami, kapalı ve açık spor alanları ile tiyatro ve sinema salonları gibi sosyal yapıların da olacağını belirtti.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Dünyanın En Geniş Açıklıklı Asma Köprüsünün Ayakları Tamam!

$
0
0

Tamamlandığında dünyanın en geniş açıklıklı asma köprüsü unvanına sahip olacak ve 18 Mart 2022’de hizmete açılması planlanan 1915Çanakkale Köprüsü’nde önemli bir aşama tamamlandı. Son kule bloklarının yerleştirilmesi ile ayakları tamamlandı.

T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM)tarafından Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle ihale edilen ve inşaat çalışmaları Daelim, Limak, SK&EC ve Yapı Merkezi ortaklığı tarafından yürütülen 1915Çanakkale Köprüsü’nün ayakları son blokların yerleştirilmesiyle tamamlandı.

16 Mayıs 2020 tarihinde Çanakkale’de düzenlenen 1915Çanakkale Köprüsü Kule İnşaatları Tamamlanma Töreni’ne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan video konferans yöntemiyle katıldı. T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 1915Çanakkale Köprüsü inşaat sahasındaki tören alanından canlı bağlantı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a proje hakkında bilgi verdi.

Törende ayrıca proje ortaklarını temsilen Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu ve Yapı Merkezi Genel Müdürü Sami Özge Arıoğlu da hazır bulundu.

1915Çanakkale Dünyanın Takdirini Topluyor

1915Çanakkale ÇOK A.Ş. Yönetim Kurulu adına söz alan Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, projenin sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da takdir topladığına ve henüz tamamlanmadan pek çok ödül kazandığına dikkat çekti.

Projenin faydalarını özetleyen Arıoğlu; “1915Çanakkale Köprüsü ve Otoyolu Projesi, Avrupa ile Türkiye’nin batı ve güney bölgeleri arasında doğrudan bağlantı olacak ve bu bölgelerde gelişmeyi hızlandıracak. ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ kapsamında, Türkiye’nin öncülük ettiği 'Orta Koridor' girişiminin bir parçası olarak, Pekin’den Londra’ya kesintisiz bir ticaret yolu oluşturma hedefine doğrudan katkı sunacak. Trakya ve Batı Anadolu’daki sanayi, ticaret ve hizmet sektörleri ivme kazanacak. Projenin sunacağı daha hızlı ve daha düşük maliyetli yük taşımacılığı avantajı bu bölgelerin sadece ekonomik faaliyetlerini değil, sosyal bağlarını da güçlendirecek. Böylece Çanakkale, şanlı tarihine ve 21. Yüzyıl’a yaraşır dev bir esere kavuşacak” dedi.

İşte 1915Çanakkale Köprüsü'nün Bazı Özellikleri

  • 1915Çanakkale Köprüsü ile Asya ve Avrupa denizin üstünden dördüncü kez, toplamda ise altıncı kez birleştirilmiş olacak.
  • Tamamlandığında 2023 metre orta açıklığı ile dünyanın en uzun orta açıklıklı asma köprüsü olacak olan 1915Çanakkale Köprüsü, 334 metrelik tepe noktası yüksekliği ile de dünyanın en yüksek kuleli asma köprüsü unvanına sahip olacak.
  • Köprünün ayakları arasındaki 2023 metrelik orta açıklık, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Kuruluş Yılı’nı sembolize edecek.
  • Deniz seviyesinden itibaren 318 metre kule yüksekliği ise Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasındaki en önemli tarihlerden biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni sembolize edecek.
  • 1915Çanakkale Köprüsü’nün toplam uzunluğu 2023 metre orta açıklık, 770’er metre yan açıklıklar ile 365 ve 680 metrelik yaklaşım viyadükleriyle beraber 4608 metre olacak.

www.1915canakkale.com web adresini ziyaret ederek 1915Çanakkale Köprüsü hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye'nin Otomobili TOGG'un Fabrika Temeli Haziran'da Atılacak

$
0
0

Türkiye’nin gururu yerli otomotiv fabrikasının temelleri atılıyor. Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun (TOGG) üreteceği yerli otomobilin fabrikası, Bursa’nın Gemlik ilçesinde kurulacak. Fabrikanın temelleri Haziran ayında atılacak.

Geçtiğimiz Aralık ayında Gebze’deki Bilişim Vadisi’nde tanıtılan yerli otomobilin fabrikası için temelin 2020 Mart da atılması planlanıyordu ancak tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınından dolayı tarih ertelenmişti. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yaşanan bu gelişmelerin temel atma tarihini çok uzağa atmayacağını belirtmişti. Bakanın belirttiği gibi temel atma tarihi çok uzağa ertelenmedi. Koronavirüs salgınındaki olumlu gelişmeler sayesinde temel atma töreni Haziran ayına yapılabilecek. Paylaşıldığı gibi tarih çok uzağa ertelenmedi. 2022 yılın üretilmesi planlanan yerli otomotivin fabrikası 18 ayda tamamlanması planlanıyor.

İlk Kazma Vuruldu Bile

Gemlik de kurulacak yerli otomobil fabrikası, kamu-özel ortaklığında yapılacak. Fabrika denize sıfır bin dönümlük askeri kamp arazisi üzerine kurulacak. Fabrika kurulmadan önce eski askeri yapıların yıkımına başlandı. Arazi üzerinde, temel atmadan önce yoğun şekilde çalışmalara başlandı. Tesisin zemin etütleri ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporu gerçekleştirildi. Rapora göre proje ile 20 bin ek istihdam ve 2032 yılına kadar, gayrisafi yurtiçi hasılaya 50 milyar euro katkı sağlanması bekleniyor.

Yerli Otomobilin Fabrikasının Arazisi Ulaşım için İdeal

Denize sıfır olan arazinin hemen yanında liman bulunmaktadır. Bu sayede üretilecek olan araçların sevkiyatı deniz üzerinden rahatlıkla yapılacak. Ayrıca arazi şehir merkezine 10 dk Osmangazi köprüsüne de 60 km uzaklıkta. Yerli otomotiv fabrikasının arazisi ulaşım için ideal konumda.

Yerli Otomotiv İstihdam Sağlayacak

Yerli otomotiv fabrikası, 22 milyar TL’lik bir yatırım yapıldı. Yapılan bu yatırımlar ile yılda 175 bin adet otomotiv üretilecek kapasiteye sahip olacak. Herkesin heyecanla beklediği yerli otomotiv, birçok kişiye iş imkanı sağlayacak. Yerli otomobil üretirken aynı zamanda işsizlere istihdam sağlanmış olacak. Yerli Otomobil TOGG'un fabrikasının kurulması ile birlikte ekonomik anlamda kalkınma sağlanacak.

Sizler için derlediğimiz haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz. TOGG ile ilgili tüm haberleri buradan TOGG etiketimiz ile takip edebilirsiniz.

Depreme Dayanıklı Bina Tasarım Yarışması'na Başvurular Başladı!

$
0
0

Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından düzenlenen ve geleneksel hale gelen DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarımı Yarışması’nın altıncısı için başvurular başladı. İnşaat mühendisliği ve mimarlık öğrencilerinde deprem ve depreme dayanıklı bina bilincini artırma hedefiyle hayata geçirilen yarışmanın başvuruları 28 Şubat’a kadar gerçekleştirilecek. Başvuruların tamamlanmasının ardından finale kalmaya hak kazanan takımlar jüri ve Teknik Danışma Kurulu tarafından belirlenecek.

DASK olarak Türkiye’de ilk kez düzenlenen bu yarışmayı 6’ncı yılında da sürdürmekten büyük mutluluk duyduklarını belirten DASK Yönetim Kurulu Üyesi ve Koordinatörü İsmet Güngör, “Depremin risklerini yönetmenin en öncelikli yollarından birisi güvenli binalar. Dolayısıyla bizim bu konuda bilinçli mühendislere ve mimarlara ihtiyacımız var. DASK olarak bu alanda farkındalık yaratmak ve gençlerin mesleki gelişimlerine de katkıda bulunmak için düzenlediğimiz bu yarışmanın bugüne kadar gördüğü ilgiden çok memnunuz. Bu yılki projeleri ve öğrencileri yapacağı çalışmaları da heyecanla bekliyor, şimdiden tüm takımlara başarılar diliyoruz” dedi.

Bu yılın projesi İstanbul Finans Merkezi’nde

DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarımı Yarışması kapsamında bu yıl takımlardan İstanbul’un Ataşehir ilçesinde İstanbul Finans Merkezi’nde bir iş merkezi binası projesini tasarlamaları bekleniyor. Üniversitelerin lisans öğrencilerinden oluşan en az dört, en fazla beş kişiden oluşan takımların üyelerinin çoğunluğunun inşaat mühendisliği bölümünde eğitim görmeleri gerekiyor.

Üç bölümden oluşan yarışmanın birinci bölümünde takımlar, proje ön şartnamesine uygun olarak yarışmaya başvuracak. Yarışmanın ikinci bölümünde finale kalan takımlar, açıklanacak teknik şartnameye uygun olarak bina maketlerini tasarlayacak ve bina maketini yapacak. Yarışmanın üçüncü bölümünde ise takımların inşa ettikleri çok katlı bina maketleri yarışma final gününde "sarsma masası" üzerinde, üç farklı deprem etkisi altında test edilecek. Kazanan takım, maket binaların yarışma kapsamında gösterdiği deprem performansına göre belirlenecek.

Toplam 80 bin TL ödül verilecek

Yarışmada birinci olan üniversitenin ilgili bölümüne laboratuvar teçhizatı temini amacıyla 50 bin TL tutarında para ödülü verilirken; 1. takım: 15 bin TL, 2. takım: 10 bin TL ve 3. takım 5 bin TL ödülün sahibi olacak. Yarışmada takımlar ayrıca, En İyi Mimari, En İyi Deprem Performansı, En İyi İletişim Becerisi ve En İyi Sunum ile En İyi Yarışma Ruhu kategorilerinde de ödüllendirilecek.

İnşaat mühendisliği ve mimarlık öğrencilerinde deprem ve depreme dayanıklı bina bilincini artırma hedefiyle hayata geçirilen yarışmanın başvuruları 28 Şubat’a kadar www.daskbinatasarimi.com adresinden gerçekleştirilecek.

Haberimizi inşaat sektöründe faal olan girişimcler başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları Başvuruları Başladı

$
0
0

Üniversiteli gençlerin en verimli elektrikli aracı üretmek için yarıştığı “Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları1 – 6 Eylül 2020 tarihlerindeTEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali kapsamında Kocaeli Körfez Yarış Pisti’nde gerçekleştirilecek. Yarışlar, öğrencileri şehir konseptinde en verimli batarya (Elektromobil) ya da hidrojen enerjili (Hidromobil) araç üretme konusunda teşvik ediyor, onlara mühendislik yeteneklerini gösterebilecekleri bir ortam sunuyor.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından her yıl düzenlenen Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları Etkinlik Kuralları yayınlandı.

Başvurular bu yıldan itibaren challenge.tubitak.gov.tr adresinde yayınlanacak sistem üzerinden çevrimiçi yapılacak.

Yarışmacı tüm takımlara 35.000 TL’ye kadar finansal desteğin verileceği yarışlarda, farklı kategorilerde 40.000 TL’ye kadar ödüller veriliyor.

Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları başvuru için son tarih: 2 Mart 2020 / 17.30

Başvuru koşulları ve teknik kurallarla ilgili ayrıntılı bilgi için challenge.tubitak.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye’nin Rüzgar Enerjisinden Elektrik Üretimi Yüzde 8'e Çıktı!

$
0
0

2019 yılında Türkiye’de yeni 686 MW kurulu rüzgar enerjisi gücünün devreye alındığını belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, 2020 yılında hedef olarak koyulan 10 GW için yatırımların ve çalışmaların artarak devam etmesi gerekiyor.

WindEurope tarafından Avrupa Birliği ve çevre ülkelerinde yapılan Avrupa Rüzgar Enerjisi araştırmasının 2019 raporu yayınlandı. Araştırmada AB ülkelerinin geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının %15’ini rüzgar enerjisinden elde ettiği raporlandı. 2019 yılında rüzgar enerjisinde 686 MW kurulum gerçekleştiren Türkiye ise elektrik ihtiyacının %8’sini rüzgar enerjisinden karşıladı. Avrupa’da kurulu rüzgar gücü bakımından 7. sıradaki konumunu koruyan Türkiye’nin çalışmalarını hızlandırması gerektiğini belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgarın ülkemizden yana esmesi için proje devreye alımlarının hızlanması gerektiğinin altını çizdi.

2019’da Avrupa’da 15 GW Üzerinde Rüzgar Enerjisi Kuruldu

Avrupa’da, geçen yıl 15,4 GW’lık yeni rüzgar enerjisi santrali kuruldu. Yeni kurulumlarla birlikte Avrupa 205 GW kurulu rüzgar gücüne ulaştı. Bu oran, 2018'den %27 daha yüksek ancak 2017'deki rekor kurulumun %10 altında. Geçen yıl Avrupa'daki tüm elektrik ihtiyacının %15'ini rüzgar enerjisi karşılarken, Türkiye ise elektrik ihtiyacının %8’ini rüzgar enerjisinden temin etti. Geçen yıllara oranla Türkiye’nin 2019 yılındaki rüzgar enerjisi yatırımlarının düşük olduğuna dikkat çeken Ali Aydın’a göre, 2020 yılında ulaşılması hedeflenen 10 GW için gerekli çalışmaların hızlandırılması gerekiyor. Rüzgar enerjisinden faydalanma açısından Danimarka %48’lik oranla rekoru elinde bulunduruyor.

Avrupa’da 7. Sıradayız

WindEurope’nin yayınladığı rapora göre, Avrupa'daki tüm rüzgar enerjisi kapasitesinin %67'si 5 ülkede bulunuyor. Almanya 61 GW, İspanya 26 GW, İngiltere 24 GW, Fransa 17 GW ve İtalya 11 GW’ye sahip. Türkiye’nin önünde bulunan İsveç 9 GW kurulu güce sahipken, Avrupa genelinde 7. sırada bulunan Türkiye’nin sahip olduğu kurulu rüzgar enerjisi gücü ise 686 MW’lik artışla 8 GW oldu. 2019’daki yatırımlara göre ise İngiltere, 2,4 GW’lık kapasite artışı ile birinci sırada geldi.

Rüzgar Enerjisinin Avrupa’daki Motoru Almanya Yavaşladı

Avrupa'da rüzgar endüstrisinin motoru olan Almanya durağanlık yaşıyor. 2000'den beri en düşük kapasite kurulumunu gerçekleştiren Almanya, geçen yıl sadece 1,1 GW kara rüzgarı kurdu. Gelecek yıl daha iyi olması beklenmeyen ve çok az yeni yatırım yapılacağı açıklanan Almanya’nın durumu, Avrupa’daki belirlenen hedefleri tutturmada sorun oluşturabilir. Avrupa’daki genel durağanlığa dikkat çeken Ali Aydın’a göre, rüzgar enerjisinde atağa geçmesi gereken Türkiye’nin başta yatırımcılar olmak üzere, rüzgar enerjisi sektöründe ihtiyaç duyulan adımları bir an önce atması gerekiyor.

AB Üyesi Olmayan Ülkelerdeki Yatırım 3,9 Milyar Euro

Rüzgar enerjisine yönelik yaklaşık 20 milyar euro yatırım gerçekleşen Avrupa’da, AB üyesi olmayan ülkelerdeki yatırımlar, toplam yatırımların %21'ini temsil ediyor. 3,9 milyar euro yatırım alan Türkiye, Norveç ve Ukrayna’nın yatırımları ise çoğunlukla kara rüzgarına yönelik gerçekleşti. Raporda öne çıkan bir diğer bulgu ise açık deniz rüzgar santrallerine yapılan yatırımlar oldu. Buna göre, geçtiğimiz yıl devreye alınan 3,6 GW’lık açık deniz rüzgar enerjisi kapasitesi, son 10 yıl için rekor seviyeye ulaştı. Ülkemizde de rüzgar enerjisine yönelik yatırım hacminin artırılmasıyla, hem ülke ekonomisine hem de ülke enerji arzına büyük katkıların sağlanacağını belirten Ali Aydın, Türkiye’nin sektörü yeniden ivmelendirecek daha aktif politikalar yürütmesinin kazan kazan durumu oluşturacağını aktarıyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Koronavirüs Çin'in İhracatını Durdurdu, Türkiye İhracatını Arttırdı

$
0
0

Koronavirüs salgınıyla birlikte Çin'deki üretimin yavaşlamasının ardından kimya, hazır giyim ve çelik sektörlerinde Türk firmalarına siparişlerde artış yaşanıyor.

Yeni tip koronavirüsün Çin'in üretimi ve dış ticaretinde gösterdiği etkiler Türkiye'de de ihracatçılar tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alınıyor. Çin'deki fabrikaların durmasıyla bazı küresel alıcılar, siparişlerini Türk firmalarına yönlendirirken bu ülkeye yoğun ihracatı bulunan maden ve doğal taş sektöründe ise gelişmeler yakından takip ediliyor.

Koronavirüs Çin'de can almaya devam ediyor

Dünya Sağlık Örgütünün Kovid-19 olarak adlandırdığı yeni tip koronavirüs, başta Çin olmak üzere yayılmaya ve can almaya devam ediyor.

Çin'de hastalık nedeniyle uzatılan yeni yıl tatilinin ardından çok sayıda fabrikanın üretime ara verme kararının etkileri dünya ticaretinde de hissedilmeye başlandı. Salgının Türkiye'nin dış ticaretine olan etkileriyle ilgili ilk değerlendirmeler ise sektörlere göre farklılık arz ediyor.

Örneğin, Çin'e yıllık yaklaşık 700 milyon dolar ihracatı bulunan doğal taş sektörü, virüsün piyasaya etkisini dikkatle takip ediyor. Mermer ve travertende Türkiye'nin açık ara en büyük müşterisi konumundaki Çin'de limanlarda yükleme boşaltmanın aksaması ve inşaat projelerinin duraksaması bu ülkeye yapılan sevkiyatlara yansıyor.

Türk ihracatçıların yüklü bağlantılar yaptığı Çin'deki Xiamen Doğaltaş Fuarı'nın ertelenmesinin ardından İzmir'de 1-4 Nisan'da düzenlenecek Marble Doğaltaş Fuarı'na da Çinli alıcıların gelmesi pek mümkün gözükmüyor.

"Doğal taş yerine maske gönderiyoruz"

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, koronavirüsün Türkiye'de olumsuz etkilediği en büyük sektör olduklarını dile getirerek Çin'e taş yerine maske göndermeye başladıklarını ifade etti.

Salgının kontrol altına alınmasını umut ettiklerini dile getiren Kaya, "Çin'in mesajlaşma uygulaması Wechat üzerinden sürekli görüşüyoruz. Bizden maske istediler, organize edip 20-30 bin adet gönderdik. 700 milyon dolar ihracatımız olan bir pazar. Çin'e en fazla taş gönderen Ege Bölgesi'nden şubat ayında yapılan ihracat yüzde 54,5 küçüldü." dedi.

Çin pazarı için üretim yapan ocaklarda üretimin düştüğünü belirten Kaya, ihracatçının bu süreçten yara almadan çıkması için ilgili bakanlıklarla görüştüklerini, Eximbank kredilerinin ötelenmesi ve kamu bankalarına olan borçların yapılandırılması gibi konularda önemli mesafeler katettiklerini dile getirdi.

1 milyon tonluk ilave ihracat

Özellikle AB ve ABD pazarındaki büyük alıcıların Çin yerine Türkiye'den alıcılarla temasa geçtiği sektörlerin başında ise hazır giyim, çelik ve kimya geliyor.

Hazır giyimde özellikle dokuma kumaşlara dayalı üretim yapan ve büyük kapasitesi bulunan Türk şirketlerinin Çin'deki üretimin durmasının getirdiği boşluğu doldurmada etkili bir rol oynayacağı belirtiliyor.

Avrupalı büyük alıcıların özellikle hızlı sipariş ürünleri için Türk firmalarına dönüş yaptıkları, sektördeki boş kapasitenin bu siparişler nedeniyle dolacağı konuşuluyor.

ge Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, sipariş kaymalarının olumlu etkilerinin olmasına rağmen bunun rakamlar üzerinde etkisinin sınırlı kalacağını savunuyor.

"İhracat rakamlarında bir coşma beklemiyoruz." diyen Sertbaş, şunları kaydetti:

"Bir iki global firmanın sipariş artışlarını izliyoruz. Biz de beklemedeyiz aslında. Bu salgının boyutu nereye varacak, göreceğiz. Avrupa'da tüketici gözünde bir süre 'Made in China' etiketine olumsuz bir bakış olabilir. Ama Türk hazır giyim sektörünün zaten fazla boş kapasitesi yok. Mevcut boş kapasite bu süreçte devreye girebilir. Ama ileriki süreçte bunun kalıcı olması önemli."

Çelik sevkiyatı hızlandı

Çin'in duraksamasının somut etkilerinin görüldüğü sektörlerden biri de demir çelik sektörü oldu.

Dünyanın en büyük çelik üreticisi olan bu ülkedeki fabrikaların üretimlerini azaltmasıyla son 15 günde Türk çelik ihracatçıları Asya ve Afrika pazarlarına çelik sevkiyatlarını hızlandırdı.

Afrika ülkelerine çelik mamulü satışlarındaki artış yüzde 15'lere ulaşırken Türk ihracatçılarının bir süredir girmekte zorlandığı Singapur, Hong Kong, Filipinler, Malezya ve Bangladeş'ten de yeni sipariş haberleri gelmeye başladı.

Ege Demir Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, bu seyrin devam etmesi halinde 2019 yılına göre sektörün ihracatına 1 milyon tonluk ilave yapılabileceğini öngördüklerini ifade etti.

Çin'in dünya pazarlarında etkili olduğu sektörlerden ayakkabı, mobilya, mücevherat gibi sektörlerde de Türk ihracatçının avantajlı olabileceği ancak henüz yüklü miktarda bir sipariş dönüşü gözlenmediği belirtiliyor.

Gıdacılar yol haritası hazırlayacak

Türkiye'nin Çin'i hedef pazar ilan ettiği kuru ve yaş meyve sebze sektörlerinde de tanıtım etkinliklerine bir süre ara verildi.

Gıda sektöründe Çin pazarından gelecek talepleri izleyen ihracatçılar, bir iki hafta içinde bu ülke için yol haritası belirleyecek.

TİM Kuru Meyve Sektör Kurulu Başkanı Birol Celep, Çin marketlerindeki stok durumunu bilmediklerini, bu ülkeye belli ürünlerde bir miktar ihracat artışı yaşanabileceğini ifade etti.

Celep, gıdada dünya çapında Çin mallarına karşı olumsuz bir algı yaşanabileceğini, tarımsal kalemlerde Türk ihracatçısı için yeni pazarlar açılabileceğini ancak henüz bu yönde işaretler için erken olduğunu kaydetti.

"Kısa vadeli fırsat penceresinden bakarsak yanlış olur"

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ise koronavirüs salgınına fırsat penceresinden bakılmaması gerektiğine dikkati çekerek salgının kontrol altına alınamaması halinde tüm dünya ekonomisini etkileyebilecek boyuta gelebileceğini belirtti.

İhracatçılar olarak farklı senaryolara göre planlar hazırladıklarına işaret eden Eskinazi, "Nisan sonrası ne olacak? Bu salgın diğer ülkelerin büyümelerini de etkileyecek mi? Örneğin Almanya ekonomisinin en büyük ithalat pazarı olan Çin'deki bu durumdan olumsuz etkilenebileceği konuşuluyor. Resmi bütün görmek lazım, sadece kısa vadeli fırsat penceresinden bakarsak yanlış olur. Ancak yaptığımız tüm senaryolarda gördüğümüz şu; bu salgının ekonomik açıdan dünyada en az etkileyeceği ülkelerden biri Türkiye olacak." dedi.

Konteyner sıkıntısı navlun fiyatlarını artıracak

Koronavirüsün Türkiye ekonomisine dolaylı etkilerinden biri ise navlun(gemilerin yük taşıma ücretleri) fiyatlarında yaşanıyor.

Çin limanlarında yükleme boşaltma yapılamaması nedeniyle dünya genelinde konteyner trafiğinde aksalamalar yaşandığı, bu nedenle Türkiye'de ihracat için boş konteyner bulma konusunda sorunlar yaşandığı ifade ediliyor.

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Meclis Üyesi Taner İzmirlioğlu, Çin limanlarında salgın sonrası yükleme boşaltmalarda sorun yaşanması nedeniyle dünya konteyner trafiğinin olumsuz etkilendiğine işaret etti.

Bunun navlun fiyatlarını artıracak boyuta geldiğine işaret eden İzmirlioğlu, "Normalde dünyada dolaşması gereken konteyner, Çin'de bekliyor. Bu da Türkiye'nin ihtiyacı olan konteyneri bulmasında soruna neden oluyor. Armatörler, boş konteyner getirmek zorunda kalmaları nedeniyle navlunları artırmaya başladı. Bilinen büyük armatör şirketlerinden biri mart başı itibarıyla 20'lik konteynerde 100 dolar, 40'lıkta 200 dolar fiyat artışı yapacaklarını duyurdu. Bu da bizim ihracat maliyetimizi destinasyona göre yüzde 5 ila 25 arasında artıracak demektir." diye konuştu.

TRT Haber kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Türkiye Yenilenebilir Enerjide Kararlı Adımlarla İlerliyor!

$
0
0

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, "Mini YEKA yarışmalarımız için şartname ve sözleşme taslağı hazırlıklarımızı tamamladık. Bu hususta Meclis'imizde bekleyen yasa değişikliği tamamlanacak. İnşallah yakın zamanda Resmi Gazete'de yarışma ilanını yayımlayacağız ve 2020'nin ilk yarısında ilk yarışmamızı gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'da altıncı, dünyada on üçüncü sıraya yerleştiğini vurgulayan Dönmez, "Güneş enerjisinde ise Türkiye çok büyük bir mesafe kat etti. 10 yıl öncesine kadar güneş enerjisi kurulu gücümüz sıfır iken bugün 6 bin 32 megavat seviyesine geldik." dedi.

Dönmez sözlerini şöyle sürdürdü; "10 Mayıs'tan itibaren sanayi aboneleri tarafından 862 megavat kurulu güce sahip 1207 GES başvurusu aldık. Mesken aboneleri tarafından da 12 megavat kurulu güce sahip 1218 başvuru aldık."

TRT Haber kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Organize Sanayi Bölgelerinde Açılan Teknik Kolej Sayısı 45 Oldu!

$
0
0

Sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli istihdamı sağlamak, okul-işletme iş birliğini geliştirmek, mesleki ve teknik eğitimin niteliğini artırmak amacıyla atılan adımlar etkisini gösteriyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının koordinasyonunda yürütülen çalışmalarla geçen yıl 7 organize sanayi bölgesi (OSB) ve 4 sanayi sitesi daha faaliyete geçirilirken, buralardaki teknik kolej sayısı 45'e ulaştı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının "2019 Yılı Faaliyet Raporu"ndan derlenen bilgiye göre, Türkiye'de 315 OSB tüzel kişilik kazanmış durumda bulunuyor.

Bu OSB'lerde üretime geçilen 53 bin 308 parselde yaklaşık 1 milyon 895 bin kişi istihdam ediliyor. Tüm parsellerde üretime geçilmesiyle istihdamın 2,5 milyon kişiye ulaşması öngörülüyor.

Geçen yıl Bakanlığın Yatırım Programı'nda 92 OSB projesi yer aldı. Bu projelere ayrılan ödeneğin 284,1 milyon lirası kredi olarak kullandırıldı.

Bu dönemde altyapı ve noksan kalan işler olmak üzere toplam 7 OSB projesi tamamlanarak sanayicinin hizmetine sunuldu.

32 sanayi sitesi için bütçeden ayrılan ödeneğin de yaklaşık 154,3 milyon lirası kredi olarak sağlandı.

Geçen yıl 4 sanayi sitesi tamamlanarak küçük sanayicilerin hizmetine sunulurken, buralarda yaklaşık 2 bin 625 kişiye daha sağlıklı şartlarda çalışma imkanı sağlandı.

Nitelikli istihdama "teknik" katkı

Bakanlık, bilim, teknoloji ve sanayi politikaları doğrultusunda ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesine yönelik de ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde faaliyetler yürütüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı ile 2017'de imzalanan "300 OSB'ye 300 Teknik Kolej Protokolü" çerçevesinde sanayinin ihtiyaç duyduğu iş gücünü yetiştirmek, okul-işletme iş birliğini geliştirmek, mesleki ve teknik eğitimin niteliğini artırmak amacıyla çalışmalar yapılıyor.

Bu kapsamda geçen yıl 6 teknik kolej daha açıldı. Böylece OSB'lerde eğitim faaliyetini sürdüren teknik kolej sayısı 45'e ulaştı.

AA kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Elektromanyetik Drone Savar Sistemi HARP Türkiye'de Kaldı!

$
0
0

Gelişen drone tehditlerine karşı Türkiye'nin ilk elektromanyetik drone savar sistemlerini üreten Harp Arge AŞ, Ekba Holding bünyesine katıldı.

Türk Silahlı Kuvvetleri için geliştirdiği projelerle adını duyuran Harp Arge AŞ, geçen sürede çeşitli ülkelerin silahlı kuvvetlerine ihracatlar gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı kataloğuna da giren şirket, yurt dışındaki yatırımcıların ilgisini çekti.

Harp Arge AŞ, drone savar sistemlerindeki başarısıyla Hollandalı teknoloji şirketlerinin takibine girdi. Türk savunma sanayisinde çalışan mühendislere yaptığı tekliflerle dikkati çeken Hollanda'nın, Harp Arge AŞ'yi kamuoyuna lanse edilmemiş yeni savunma projeleri için satın almak istediği gündeme gelmişti.

Elektromanyetik Drone Savar Sistemi: HARP

Ekba Holding, Harp Arge'nin bilgi birikimi ve yürütmüş olduğu Ar-Ge çalışmalarının yurt dışına çıkışını engellemek için şirketi satın aldı ve savunma sanayisinde faaliyet gösteren firmalarının arasına dahil etti.

Ekba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Ekşioğlu, satın almaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, "İlklerin öncüsü olmuş, Ar-Ge çalışmalarıyla bilgi kaynağı haline gelmiş, geleceğin savaş konseptleriyle ilgili çalışan böylesine değerli bir şirket, yabancıların eline geçmesinin önlenmesi, yatırımlarla yeni çalışmalarına ülkemize kazandırması amacıyla holdingimiz bünyesinde bulunan Cemd Savunma AŞ tarafından tüm hakları ve çalışmaları ile birlikte satın alınmıştır." dedi.

Cemd Savunma AŞ'nin sektördeki gücünü de arkasına alan Harp Arge AŞ'nin bundan sonra hızla başta Türk güvenlik güçlerinin ihtiyaçları olmak üzere yenilikçi teknolojileri esas alan ürünler geliştirmeye devam edeceği kaydedildi.

AA kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Koronavirüsün Küresel Ekonomiye Maliyeti 4,1 Trilyon Dolar Olabilir!

$
0
0

Asya Kalkınma Bankası (ADB), koronavirüs (COVID-19) salgınının Avrupa'ya, ABD'ye ve diğer büyük ekonomilere yayılmasına bağlı olarak, dünya ekonomisine maliyetinin 4,1 trilyon dolara ulaşabileceğini bildirdi.

ADB, "Asya Kalkınma Görünümü 2020" raporunu yayımladı. Raporda, COVID-19 salgınının ekonomik etkisine yönelik güncelleme yapılarak, daha uzun ekonomik faaliyetlerin durması, daha büyük talep şokları ve Avrupa, ABD ve diğer büyük ekonomilere yayılmasına bağlı senaryosunda virüsün dünya ekonomisine maliyetinin 4,1 trilyon dolara çıkabileceği belirtildi.

Bunun, küresel düzeyde gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 4,8 daralması anlamına geldiğinin ifade edildiği raporda, Çin dahil olmak üzere gelişmekte olan Asya ülkelerine pandeminin toplam maliyetinin 891,6 milyar dolar olacağı öngörüldü.

Raporda, ekonomik faaliyetlerin daha kısa süreli durması ve talep şoklarının daha küçük kalması senaryosunda pandeminin küresel ekonomiye maliyeti 2 trilyon dolar ile sınırlanırken, küresel GSYH’nin yüzde 2,3 küçüleceğine işaret edildi.

Büyüme tahmini yüzde 2,2'ye çekildi

ADB, kalkınma görünüm raporunda, Asya’ya yönelik bu yıl için ortalama büyüme tahminini yüzde 5,5’ten 2,2'ye çekerken, gelecek yıl bölgenin büyümesinin yeniden hızlanarak yüzde 6,2 yükselmesini öngördü.

Raporda görüşlerine yer verilen ADB Başekonomisti Yasuyuki Sawadaise, ekonomik görünüme yönelik risklerin özellikle COVID-19 salgınından dolayı aşağı yönlü yüksek kaldığını belirterek, “Kimse COVID-19 salgınının ne kadar yayılacağı hakkında değerlendirme yapamaz ve ekonomik faaliyetlerin sınırlanması halihazırda tahmin edilenden daha uzun sürebilir. Ağır finansal çalkantı ve kriz olasılığı hiçe sayılamaz. Emtia fiyatlarında ve turizminde sert ve uzun süreli düşüşler bölge genelinde bağımlı ekonomilere zorluklar oluşturabilir.“ değerlendirmesinde bulundu.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yerli ve Milli Bor Katkılı El Dezenfektanı BOREL Geliyor!

$
0
0

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, yerli ve milli bor katkılı el dezenfektanı BOREL'in seri üretimde olduğunu ve haftaya raflardaki yerini alacağını, ilk etapta 100 ml'lik el dezenfektanlarını satışa sunulanacağını duyurdu.

BOREL'in haftaya raflardaki yerini alacağını kaydeden Dönmez, "Kovid-19 ile mücadelemizde bütün kurumlarımızla milletimizin yanındayız. Bugünlerin de hep birlikte üstesinden geleceğiz." ifadelerini kullandı.

Dönmez, geçen ay yaptığı açıklamada el dezenfektanları üretiminde Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün (BOREN) Ar-Ge sürecini tamamladığını duyurmuştu. Çalışmaların olumlu sonuç vermesiyle Eti Maden'in borlu dezenfektanın seri üretimine başlayacağını ifade eden Dönmez, BOREN'in Ar-Ge laboratuvarında geliştirilen el dezenfektanının etil alkol, gliserol, bor, aloe vera, lavanta, çay ağacı yağı ve su karışımını içerdiğini belirtmişti.

CİLDİ TAHRİŞ ETMİYOR

Uzun zamandır BOREN tarafından Ar-Ge çalışmaları yürütülen bor katkılı el dezenfektanının laboratuvar süreçlerini hızla tamamlayarak seri üretime hazır hale getirdiklerini kaydeden Dönmez, şunları söyledi: “Yerli ve milli bor katkılı el dezenfektanı etil alkol, gliserol, bor, aloe vera, lavanta, çay ağacı, yağ ve su karışımıyla üretildi. Antibakteriyel ve antifungal özelliklerdeki çözeltiyle geliştirilen borlu el dezenfektanımız, içeriği sayesinde ellerin nemliliğini koruyor ve cildin tahriş olmasını önlüyor. Ayrıca eldeki bakteri ve mantarları da öldürerek yaraların iyileşmesini hızlandırıyor.” 

ETİ MADEN SERİ ÜRETİMİNE BAŞLADI 

ETİ Maden tesislerinde BOREL’in seri üretimine başladıklarını söyleyen Bakan Dönmez, şöyle devam etti: “Hafta başında bir lansmanla kamuoyuna duyurusunu yapacağız ve ardından BOREL’i vatandaşlarımızla buluşturacağız. İlk etapta 100 ml. boyutundaki BOREL’i uygun fiyattan piyasaya sunacağız.”

Bu yerli girişim için emeği geçenleri tebrik ediyor, haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

İşçi-İşveren İlişkisinde 15 Soru-Cevap ile COVID-19 Rehberi

$
0
0

COVID-19 salgını nedeniyle çalışma modellerinin değişmesi, işçi-işveren ilişkisinde çok sayıda soruya neden oluyor. Avukat Onur Küçük, en çok sorulan 15 soruya yanıt verdi.

 

İş yerinin kamu otoritelerinin vereceği idari kararla geçici kapatılması halinde işveren, işçinin iş sözleşmesini feshedebilir mi?

4857 sayılı İş Kanunu, işçinin çalıştığı iş yerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkması halinde işçiye bekleme süresinin bir haftası için her güne yarım ücret ödemek kaydı ile işverene haklı nedenle fesih hakkı veriyor. Bu durumda işçi kıdem tazminatına hak kazanır. İhbar tazminatı ödenmez.

İş yerinin kamu otoritelerinin vereceği idari kararla geçici kapatılması halinde işçi iş sözleşmesini feshedebilir mi?

İş Kanunu, işçinin çalıştığı iş yerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkması halinde işçi için de fesih hakkı tanıyor. Fesih hakkı işçi tarafından kullanılsa da işverenin bir haftalık süreye ilişkin yarım ücret ödeme yükümlülüğü var. Bu durumda işçi kıdem tazminatına hak kazanır. İhbar tazminatı ödenmez.

Karantina ilan edilirse işçilerin iş sözleşmeleri feshedilebilir mi?

İş Kanunu’nda geçen zorlayıcı sebeplerden biri olarak değerlendirilebilecek karantina halinde, sürenin bir haftadan uzun olması halinde işçilerin iş sözleşmelerinin feshi mümkün olur. Yine bu bir haftalık süre içinde işverenin yarım ücret ödeme yükümlülüğü vardır. Bu durumda işçi kıdem tazminatına hak kazanır. İhbar tazminatı ödenmez.

İşverenin tedbir amaçlı geçici süreyle iş yerini kapatması halinde işçiye ücret ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar mı?

Bu durumda işçi işin görülmesi için hazır olduğu halde işveren tarafından iş durdurulmuş olacağından, işverenin ücret ödeme yükümlülüğü devam eder. İşçinin ücretinden kesinti yapılamaz.

Karantina ilan edildiği halde işveren ücret ödemek zorunda mıdır?

Zorlayıcı neden olan karantinanın bir haftadan uzun sürmesi halinde, bir hafta boyunca yarım ücret ödeme yükümlülüğü tamamlandıktan sonra işverenin ücret ödeme yükümlülüğü, zorlayıcı hal sona erene dek ortadan kalkar. İş akdi feshedilmezse askıda kalır. Askı süresince ücret ödenmeyeceği için SGK primlerinin ödenmesi de söz konusu olmayacaktır.

İşveren işçiyi evden çalışmaya zorlayabilir mi? İşçi işverenden evden çalışma talep edebilir mi?

İş sözleşmesinde işverenin iş görüleceği yer hükmünde değişiklik hakkı düzenlenmemiş ise işveren işçiyi evden çalışmaya zorlayamaz. İşçi salgın hastalık nedeni ile işe gitmekten kaçınamaz. İşvereni evden çalışmak için zorlayamaz.

Evden çalışma halinde işverenin İSG yükümlülükleri sona erer mi?

İş Kanunu işverenin, uzaktan çalışma ilişkisiyle iş verdiği çalışanın yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri konusunda çalışanı bilgilendirmek, gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve sağladığı ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla yükümlü olduğunu hüküm altına almıştır.

Evden çalışma halinde ücret kesintisi yapılabilir mi?

İşveren evden çalışan işçinin ücretini tam olarak ödemekle yükümlüdür. Kesinti yapılamaz.

Evden çalışan işçinin yemek ücreti ve yol ücreti kesilebilir mi?

Yemek ücreti iş sözleşmesinde yahut uygulama ile işin nerede görüleceğinden bağımsız şekilde, ücretin parçası olarak kararlaştırılmışsa evden çalışma halinde dahi kesilmemesi gerekir. Yine ulaşım yardımı da iş sözleşmesinde yahut uygulama ile ücretin bir parçası olarak veriliyorsa evden çalışma halinde dahi kesilmemesi gerekir.

İşçi salgın hastalığa yakalandığı halde işe gelmeye devam edebilir mi?

Bu durumda işçinin yükümlülüğü işe gelmemektir. İşe gelmeye devam etmesi halinde iş akdi işverence haklı nedenle feshedilebilir.

İşveren işçiyi ücretsiz izne çıkarabilir mi?

İşçinin ücretsiz izne çıkartılması ancak işçinin kabulü halinde mümkündür. Ücretsiz izin halinde işçi ücrete hak kazanamayacağından işçinin muvafakati alınmadan ücretsiz izne çıkartılması mümkün değildir.

İşveren işçiyi yıllık (ücretli) izne çıkarabilir mi?

Evet. İşveren işçiyi var olan yıllık izin haklarını kullandırmak üzere istediği zaman yıllık izne çıkarabilir.

İşveren işçilere topluca yıllık (ücretli) izin kullandırabilir mi?

Evet. İşveren Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir. Henüz bir yılını doldurmadığı için yıllık izin hakkı elde etmemiş işçiler de bu uygulamaya dahil edilebilir.

İşçilerin çalışma süresi ve ücreti azaltılabilir mi?

Kısa Çalışma Yönetmeliği’nin zorlayıcı sebep tanımında salgın hastalığa açıkça yer verilmiştir. Kısa çalışma süresi kural olarak üç ay olup, Cumhurbaşkanı tarafından altı aya uzatılabilmektedir. Kısa çalışma halinde işçiler çalışılmayan dönem için İşKur'dan kısa çalışma ödeneği alır. Ödenek çalışanın brüt kazancının yüzde 60'ı tutarında olur ama brüt asgari ücretin yüzde 150'sini geçemez. İşverenin kısa çalışma talebini gerekçeleri ile birlikte Türkiye İş Kurumuna bildirmesi gerekir. İş müfettişleri talebe ilişkin uygunluk tespiti yapar, incelemeyle karara bağlar.

Telafi çalışması nedir?

İş Kanunu’nda telafi çalışması zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra iş yerinin tatil edilmesi veya benzeri nedenlerle iş yerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine İş Kanunu, iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile öngörülen yasal izinleri dışında izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı bu sürelerin telafi edilmesi amacıyla işçiye yaptırılacak çalışmadır. Belirtmek gerekir ki telafi çalışması halinde işçi çalışmadığı veya daha az çalıştığı süre boyunca ücretini tam olarak almaktadır. Telafi çalışması yapılabilecek döneme girildiğinde ise günde üç saati geçmemek üzere normal çalışma süresinin üzerine çalışacak ve fakat fazla mesai ücreti almayacaktır.

Haberimizi girişimci-işveren ve çalışan okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

AB'den Yerli ve Milli Otomobilimiz TOGG'a Tasarım Tescili!

$
0
0

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG), Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi’ne yaptığı tasarım başvuruları için tescil almaya hak kazandı. Fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının üçüncü şirketler tarafından kopyalanmasını önlemek amaçlı önemli bir adım atıldı.

Otomotiv endüstrisinin bir mobilite ekosistemine dönüşümüne öncülük ederek ülkemizin ilk küresel mobilite markası olmak amacıyla kurulan Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG)’un otomobillerin iç ve dış tasarımları Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi (EUIPO) tarafından tescil edildi. Beş yıl süreyle geçerli olacak tescil haklarıyla birlikte, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının tamamen ya da kısmen kopyalanması da engellenmiş oluyor.

TOGG mühendisleri ve tasarımcıları tarafından ortaya konan, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait doğuştan elektrikli modüler araç platformu üzerine geliştirilmekte olan Türkiye’nin otomobili, tasarım sürecinde önemli bir aşamayı daha tamamlamış oldu.

TOGG’un askı sürecindeki Asya ve Amerika’daki tasarım tescil başvurularının da 2020 yılı içerisinde tamamlanması bekleniyor.

Tasarım, 150 Bin Saatlik Çalışma ile Ortaya Çıktı

Türkiye’nin Otomobili, TOGG tasarım ve mühendislik ekiplerinin liderliğinde toplam 150 bin saatlik bir çalışma sonunda ortaya çıktı. Tasarım süreci kapsamında Türkiye’den ve dünyadan toplamda 18 tasarım evi, TOGG’un belirlediği 6 farklı kriter ile objektif bir değerlendirmeye alındı. TOGG Tasarım Ekibi yaptığı değerlendirmede en yüksek skoru alan 3 tasarım eviyle sürece devam etme kararı verdi. Türkiye’nin otomobilinin tasarımını belirlemek için geniş kitlelerle yapılan otomobil satın alma davranışları araştırmasındaki bulgular doğrultusunda hazırlanan tasarım kılavuzu bu 3 tasarım eviyle paylaşılarak 2 boyutlu tasarım yarışması süreci başladı.

4 Aşamalı Olarak Kurgulanan Tasarım Evi Yarışması Toplamda 6 Ay Sürdü

Bu süre zarfında 100’ün üzerinde farklı tema değerlendirildi, tüketici araştırmalarında tespit edilen beklentiler tasarım evlerine geribildirim olarak verildi.Süreç tamamlandığında her tasarım evinden gelen bir dış ve bir iç tasarım çalışması geniş kitlelerle klinik çalışmalar yapılarak test edildi. Ortaya çıkan sonuç yine TOGG Tasarım Ekibi tarafından endüstrileşmeye uygunluğu konusunda değerlendirildi. Bu aşamalardan sonra dünyanın en iyilerinden Pininfarina tasarım evi iş ortağı olarak seçildi ve 3 boyutlu tasarım aşamasına geçildi. Türk tüketicilerinin iç görüleri doğrultusunda TOGG Tasarım ekibi ve Pininfarina tasarım evinin ortak çalışmaları sonucunda sadece Türkiye’de değil; dünyanın farklı coğrafyalarında da beğeni ile kabul görecek özgün bir tasarım dili ortaya kondu.

Bu Toprakların Kültürü Tasarıma İlham Verdi

Türkiye’nin otomobili, modern ve özgün tasarımında Anadolu topraklarının köklü simgelerinden biri olan laleden esinlendi. Otomobilin yoldaki imzası olarak algılanacak ön ızgarasına, bütünsel şıklığı tamamlayan jantlarına ve iç mekân detaylarına modern bir incelikle işlenen lale figürleri ile birlikte Selçuklu dönemi esintileri coğrafyamızın kültür mirası ile olan bağı vurguluyor.

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu TOGG'a çalışmalarında yürekten başarılar diliyor, haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Türkiye, İhracatta Dijital B2B Dönemine Geçiyor!

$
0
0

Küresel ticaret çarklarının neredeyse durma noktasına gelmesine neden olan Covid-19 salgını gündemdeki yerini koruyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın açıkladığı ‘Sanal Ticaret Heyetleri’ projesine ihracatçılardan ve sanayiciden tam destek geldi.

DİJİTAL B2B YAPACAĞIZ

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Tahsin Öztiryaki, “Konu salgının başından beri gündemimizde. Devletin de bu konudaki tutumu gayet olumlu. Dünya artık dijital ortamda satın alma yapıyor. Birlik olarak dijital fuarlarla ilgili firmalardan teklif alıyoruz. Bir anlamda dijital B2B yapıyor hale geleceğiz. E-ihracat ve dijital pazarlamayla ilgili tüm imkanlarımızı seferber ettik.” dedi.

DİJİTAL KASLARIMIZI GÜÇLENDİRİYORUZ

Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (İDDMİB) Başkanı Burak Önder de üyelere yönelik E-ihracat ve E-ticaret eğitimlerine başladıklarını söyledi. Önder, “CRM, ERP ve siber saldırılarla ilgili de eğitimlerimize başlıyoruz. Amacımız dijital kaslarımızı güçlendirmek. E-heyet çalışmalarımız kapsamında Mayıs’ta Güney Kore ile, Haziran’da da Avrupa ile buluşmalarımız olacak.” şeklinde konuştu.

E-HEYET TIBBİ MALZEMECİLERİN DE GÜNDEMİNDE

Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (DİŞSİAD) Başkanı Erkan Uçar ise dijital ticaret ve E-heyet çalışmalarının birinci gündem maddeleri olduğunu ifade etti. Uçar, “Tıbbi malzeme sektörünün önceliği halkımızdır. Ülkemizin özellikle maske ve eldiven gibi ürünlerde yeterli stoka kavuşmasının ardından ihracat izinlerinin önümüzdeki dönemde açılacağını tahmin ediyoruz. Bu dönemde dijital pazarlama, sanal fuarlar ve e-heyet gibi konular bizim de önceliğimiz. Üyelerimizi bu konularla ilgili düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Aksiyon alma aşamasındayız.” dedi.  

TEKNOLOJİYE AYAK UYDURMAYAN GERİDE KALACAK

Armatür Derneği Başkanı Gökhan Turan da “Teknoloji her geçen gün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çok hızlı ilerliyor. Bu gelişime ayak uyduramayanlar sektör ayrımı yaşamaksızın geride kalacak. Dijital pazarlar operasyonu kolay, maliyeti daha düşük ve daha ulaşılabilir olacak. 7/24 açık kalabileceği için de sürekli her kesime hitap edecek. Fakat tüm bunlarla birlikte sanal pazarlar ve E-fuar sistemi bizler için yeni bir platform olacak. Sistem kurulmalı ve eğitim iş birlikleri ile tüm sanayicilerimizin entegre edilmesi sağlanmalıdır.” şeklinde konuştu. 

SANAL ORGANİZASYONLARI YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, “Çelik sektörü için önem arz eden tüm organizasyonlar salgın nedeniyle iptal edildi. Sanal fuarların ürün gamımız özelinde uygun olmayacağını düşünüyoruz ancak ihracat pazarlarımızdaki ticari ilişkilerimizin sürdürülebilir olması adına sanal organizasyonları yakından takip ediyoruz. Virüs sonrası için Latin Amerika bölgesi, Batı Afrika ve Güneydoğu Asya yeni hedef pazarlarımız olacak.” ifadelerini kullandı.

MAYIS’TA STABİLE DÖNMEKTEN BAHSEDEBİLİRİZ

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Sektörler Konseyi Üyesi ve Temmer Marble Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya ise, Covid-19 salgınının küresel ölçekte bir daralmaya neden olduğunu vurguladı. Çetinkaya, “Normalleşmeyi konuşmak için henüz çok erken. Mayıs itibariyle stabile dönmekten bahsedebiliriz. Doğal taş sektörünün en önemli fuarlarından biri olan ABD merkezli Coverings 20-23 Nisan tarihleri arasındaki dev etkinliği online konferans serilerine çevirdi. E-heyet ve dijital pazarlama faaliyetlerini yakından takip ediyoruz ve önemsiyoruz.” dedi.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

MÜSİAD'dan Üretim-Ticaret-Yatırım Üçgeninde Üretim Hamlesi!

$
0
0

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan eyaletinde başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Koranavirüs (Covid-19) pandemisinin etkilerini bertaraf edebilmek amacıyla “üretim-ticaret-yatırım” üçgeninde üretim hamlesi başlattı

Küresel iktisadi krize yol açan Koranavirüs salgınının birçok uzman ve ekonomist tarafından, dünya ekonomik sisteminde tarihi bir dönüm noktası olması öngörülüyor.

Global düzeyde meydana gelen ekonomik krizin, salgından kaynaklanması, hastalık sorunun tamamen çözülmeden normalleşmenin olamayacağı düşüncesini de beraberinde getiriyor. Dünyada meydana gelen ekolojik değişimler ve küresel ısınma sorunu, gelecekte de koronavirüs benzeri salgınların tekrar yaşanabileceğinin habercisi olarak yorumlanıyor.

MÜSİAD Korona Sonrası Süreç İçin Harekete Geçti

Bu bağlamda MÜSİAD, Koranavirüs salgının etkilerinin giderilmesi ve olası yeni salgın ve afetler karşısında üretim ve ticaret sisteminin sekteye uğramaması, tedarik ve yatırım hatlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir bir sistemin kurulabilmesi amacıyla “MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesini hayata geçirdi.

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Abdurrahman Kaan, Türkiye’nin salgın sonrası dönemde dünyanın yeni tedarik noktası haline geleceğini belirtti. Kaan, “Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle avantajlı bir konumda yer alıyor. Korona sonrası süreçte, dünya riskleri dağıtmanın ne kadar önemli olduğunu anladı. Çin’e bağımlılığın, kriz yönetiminde tüm yumurtaları aynı sepete koymakla aynı anlama geldiğini gördü. Ayrıca kriz bitse bile psikolojik etkilerinin tam olarak sona ermesi ve üretim-ticaret algısının normalleşmesi zaman alacaktır. Bu noktada Türkiye; hem Koronavirüs salgını sürecinde tüm dünyanın takdirini toplayan süreç yönetimi hem de steril ve güvenli üretim zinciri algısı ile dünyanın yeni tedarik noktası haline geldi.” dedi.

Olumlu İmaj Avantaja Çevirilmeli

Bundan sonraki süreçte dünya ihracatında Çin ile rekabet edilen kalemlerde Türkiye’nin avantajlı bir konuma geleceğini kaydeden Kaan,” En fazla ihracat yaptığımız ülkelerde (Almanya, Irak, İngiltere, İtalya, ABD) üretimde yaşanacak kayıplar, yeni siparişlerin ithalat ile kompanse edilmesinin önünü açacaktır. Çin’in ekonomik toparlanma sürecine rağmen sosyal algının uzun vadede değişmeyecek olması Türkiye’yi düşük maliyetli yeni üretici olarak görme eğilimini artıracaktır. Çin, toparlanma sürecinde hızlı üretim ve stok ile fiyat kırma politikasına giderse bu kez ithalatta bağımlı olduğumuz girdi üzerinden yeni bir üretim politikasına gitmemiz mecburi olacaktır. Ayrıca düşük fiyattan piyasaya girecek Çin mamulleri ile rekabet edebilmek için ölçek büyüklüğünün yüksek oranda üretime hazır olması gerekecektir. Bilhassa gıda sektöründe yaşanacak talep artışında Türkiye’nin Çin’e nazaran dünya tüketim algısındaki olumlu imajını bu noktada iyi değerlendirmek gerekiyor.” diye konuştu.

Her Aşaması Düşünülmüş Kompak Üretim ve Yatırım Üsleri

“MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri hakkında açıklamalarda bulunan MÜSİAD Üretim ve Ticaret Planlama Üst Kurulu Başkanı Oktay Dede, proje ile ülkemizin her yerinde her türlü olumsuz senaryonun hesaba katıldığı, kompleks üretim tesisleri kurulmasını amaçladıklarını belirtti..

Dede, “Türkiye ekonomisinin lokomotif unsuru KOBİ’lerimiz istihdamın, üretimin ve dış̧ ticaretin taşıyıcı unsurlarıdır. Mikro ve küçük işletmeler Anadolu’da mekânsal manada çok sıkıntılı durumdadırlar. KOBİ’lerimiz genelde 30, 50, 80 ve 100 metrekare büyüklüğündeki dükkanlarda çalışmalarını sürdürüyor. KOBİ’lerin büyümesinin birincil şartı mekânsal düzenlemedir. Türkiye’de küçük sanayi siteleri ve Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) var. Ancak burada, bu küçük sanayi sitelerindeki işletmelerin OSB’lere geçişini kolaylaştıracak bir KOBİ yapılandırma üslerinin inşa edilmesi gerekiyor” dedi.

Bu bağlamda Türkiye genelinde Orta Ölçekli Sanayi Bölgesi (OSB) projesini hayata geçirmeye başladıklarını belirten Dede, ilk tesisimizi Tekirdağ’da açtık. Şu an İstanbul Hadımköy’de ikinci prototipin inşasına başlandı. Biz bu projemize “MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesi ismini verdik. İlgili Bakanlıklar ve kamu kuruluşlarından da izin ve desteklerimizi aldık. Yakın süreçte tüm ülke genelinde projelerimizi hayata geçiriyor olacağız.” diye konuştu.

Her Türlü Olumsuz Senaryoya Karşı Önlem Alındı

Tesislerin alt yapısı ve teknik detayları hakkında bilgi veren Dede,” Proje kapsamında lojistik sisteminde sanitasyon kökenli tıkanmaların önüne geçilmesi amacıyla hem lojistik merkezi hem de dışarıdan gelen ekipler için konaklama tesislerinin kurulması planlanlandı. Ayrıca, 14 günlük karantinalar da dahil olmak üzere her türlü izolasyonun sağlık tedbirleri alınmış konuk evlerinde sağlanacağı bir üretim ve taşıma hattı da kurgulandı. Site içinde kurulan gümrüklü antrepo ile ihracat işlemleri kolay ve hızlı hale gelecek. Ek olarak paketleme ve yükleme sırasında maksimum ürün güvenliği ve sanitasyon uygulanabilecek. Ayrıca ticarette güvenilirlik ve itibar yönetimin sağlanması amacıyla sipariş sahibi firmaların bağlı oldukları ülkelerden gelecek denetçiler tarafından işlemler sanitasyon ve sair denetimler için de açık olacak.” dedi.

İzole Yaşam Alanı

Site içindeki tasarlanan mağaza sistemleri sayesinde salgın ve afet dönemlerinde hasarın minimum düzeyde tutulmasını öngördüklerini belirten Dede, “Oluşturulması planlanan tesislerde üretim ve ticaretin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayacak üreticiler ve işgücü için yaşam kalitelerini düşürmeden çalışabilecekleri ortamı hazırlayan her türlü mağaza yer alacak. Ayrıca, banka, kargo, PTT, yedek parça dükkanları, ıtriyat satış̧, market restoran gibi işletmelerin salgın ve afet dönemlerinde bu yapılar içinde devamlı çalışmasını sağlayacaktır.” diye konuştu.

Kendine Yeten Kompleks Yapı

Oktay Dede,site içinde bulunan enerji tesisleri ve akaryakıt istasyonları sayesinde dışarıya bağımlı olmadan ve çevreci bir bakış açısıyla kendi enerjisini üreten ve enerji maliyetlerini sistem içindeki firmalar lehine düşüren sistemler oluşturduklarını kaydetti.

Öğrenen Bölgeler

MÜSİAD Üretim ve Yatırım Üsleri” projesi kapsamında Akademi-Kamu-Sanayi üçgeninde hareket edeceklerini vurgulayan Dede, tesisler içerisinde nitelikli iş gücünün karşılanması ve ara eleman ihtiyacının giderilmesi amacıyla meslek liseleri, yurtlar ve barınma alanlarının oluşturulacağını ifade etti. Öğrenciler için oluşturulan bu tesislerin kriz dönemlerinde de işçiler için kullanabileceğini belirten Dede, böylelikle üretimin aksamamasının önüne geçilmesini hedeflediklerini söyledi.

Oktay Dede, çalışanların ailelerinin de huzurlu bir yaşam sunabilmesi amacıyla kompleks içerisinde ayrıca, eczane, sağlık ocağı, hastane, cami, kapalı ve açık spor alanları ile tiyatro ve sinema salonları gibi sosyal yapıların da olacağını belirtti.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Dünyanın En Geniş Açıklıklı Asma Köprüsünün Ayakları Tamam!

$
0
0

Tamamlandığında dünyanın en geniş açıklıklı asma köprüsü unvanına sahip olacak ve 18 Mart 2022’de hizmete açılması planlanan 1915Çanakkale Köprüsü’nde önemli bir aşama tamamlandı. Son kule bloklarının yerleştirilmesi ile ayakları tamamlandı.

T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM)tarafından Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle ihale edilen ve inşaat çalışmaları Daelim, Limak, SK&EC ve Yapı Merkezi ortaklığı tarafından yürütülen 1915Çanakkale Köprüsü’nün ayakları son blokların yerleştirilmesiyle tamamlandı.

16 Mayıs 2020 tarihinde Çanakkale’de düzenlenen 1915Çanakkale Köprüsü Kule İnşaatları Tamamlanma Töreni’ne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan video konferans yöntemiyle katıldı. T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 1915Çanakkale Köprüsü inşaat sahasındaki tören alanından canlı bağlantı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a proje hakkında bilgi verdi.

Törende ayrıca proje ortaklarını temsilen Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu ve Yapı Merkezi Genel Müdürü Sami Özge Arıoğlu da hazır bulundu.

1915Çanakkale Dünyanın Takdirini Topluyor

1915Çanakkale ÇOK A.Ş. Yönetim Kurulu adına söz alan Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, projenin sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da takdir topladığına ve henüz tamamlanmadan pek çok ödül kazandığına dikkat çekti.

Projenin faydalarını özetleyen Arıoğlu; “1915Çanakkale Köprüsü ve Otoyolu Projesi, Avrupa ile Türkiye’nin batı ve güney bölgeleri arasında doğrudan bağlantı olacak ve bu bölgelerde gelişmeyi hızlandıracak. ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ kapsamında, Türkiye’nin öncülük ettiği 'Orta Koridor' girişiminin bir parçası olarak, Pekin’den Londra’ya kesintisiz bir ticaret yolu oluşturma hedefine doğrudan katkı sunacak. Trakya ve Batı Anadolu’daki sanayi, ticaret ve hizmet sektörleri ivme kazanacak. Projenin sunacağı daha hızlı ve daha düşük maliyetli yük taşımacılığı avantajı bu bölgelerin sadece ekonomik faaliyetlerini değil, sosyal bağlarını da güçlendirecek. Böylece Çanakkale, şanlı tarihine ve 21. Yüzyıl’a yaraşır dev bir esere kavuşacak” dedi.

İşte 1915Çanakkale Köprüsü'nün Bazı Özellikleri

  • 1915Çanakkale Köprüsü ile Asya ve Avrupa denizin üstünden dördüncü kez, toplamda ise altıncı kez birleştirilmiş olacak.
  • Tamamlandığında 2023 metre orta açıklığı ile dünyanın en uzun orta açıklıklı asma köprüsü olacak olan 1915Çanakkale Köprüsü, 334 metrelik tepe noktası yüksekliği ile de dünyanın en yüksek kuleli asma köprüsü unvanına sahip olacak.
  • Köprünün ayakları arasındaki 2023 metrelik orta açıklık, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Kuruluş Yılı’nı sembolize edecek.
  • Deniz seviyesinden itibaren 318 metre kule yüksekliği ise Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasındaki en önemli tarihlerden biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni sembolize edecek.
  • 1915Çanakkale Köprüsü’nün toplam uzunluğu 2023 metre orta açıklık, 770’er metre yan açıklıklar ile 365 ve 680 metrelik yaklaşım viyadükleriyle beraber 4608 metre olacak.

www.1915canakkale.com web adresini ziyaret ederek 1915Çanakkale Köprüsü hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye'nin Otomobili TOGG'un Fabrika Temeli Haziran'da Atılacak

$
0
0

Türkiye’nin gururu yerli otomotiv fabrikasının temelleri atılıyor. Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun (TOGG) üreteceği yerli otomobilin fabrikası, Bursa’nın Gemlik ilçesinde kurulacak. Fabrikanın temelleri Haziran ayında atılacak.

Geçtiğimiz Aralık ayında Gebze’deki Bilişim Vadisi’nde tanıtılan yerli otomobilin fabrikası için temelin 2020 Mart da atılması planlanıyordu ancak tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınından dolayı tarih ertelenmişti. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yaşanan bu gelişmelerin temel atma tarihini çok uzağa atmayacağını belirtmişti. Bakanın belirttiği gibi temel atma tarihi çok uzağa ertelenmedi. Koronavirüs salgınındaki olumlu gelişmeler sayesinde temel atma töreni Haziran ayına yapılabilecek. Paylaşıldığı gibi tarih çok uzağa ertelenmedi. 2022 yılın üretilmesi planlanan yerli otomotivin fabrikası 18 ayda tamamlanması planlanıyor.

İlk Kazma Vuruldu Bile

Gemlik de kurulacak yerli otomobil fabrikası, kamu-özel ortaklığında yapılacak. Fabrika denize sıfır bin dönümlük askeri kamp arazisi üzerine kurulacak. Fabrika kurulmadan önce eski askeri yapıların yıkımına başlandı. Arazi üzerinde, temel atmadan önce yoğun şekilde çalışmalara başlandı. Tesisin zemin etütleri ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporu gerçekleştirildi. Rapora göre proje ile 20 bin ek istihdam ve 2032 yılına kadar, gayrisafi yurtiçi hasılaya 50 milyar euro katkı sağlanması bekleniyor.

Yerli Otomobilin Fabrikasının Arazisi Ulaşım için İdeal

Denize sıfır olan arazinin hemen yanında liman bulunmaktadır. Bu sayede üretilecek olan araçların sevkiyatı deniz üzerinden rahatlıkla yapılacak. Ayrıca arazi şehir merkezine 10 dk Osmangazi köprüsüne de 60 km uzaklıkta. Yerli otomotiv fabrikasının arazisi ulaşım için ideal konumda.

Yerli Otomotiv İstihdam Sağlayacak

Yerli otomotiv fabrikası, 22 milyar TL’lik bir yatırım yapıldı. Yapılan bu yatırımlar ile yılda 175 bin adet otomotiv üretilecek kapasiteye sahip olacak. Herkesin heyecanla beklediği yerli otomotiv, birçok kişiye iş imkanı sağlayacak. Yerli otomobil üretirken aynı zamanda işsizlere istihdam sağlanmış olacak. Yerli Otomobil TOGG'un fabrikasının kurulması ile birlikte ekonomik anlamda kalkınma sağlanacak.

Sizler için derlediğimiz haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz. TOGG ile ilgili tüm haberleri buradan TOGG etiketimiz ile takip edebilirsiniz.

Erdoğan: Güçlü Türkiye Hedefimize Doğru Kararlılıkla Yürüyoruz

$
0
0

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK Mükemmeliyet Merkezleri Açılış Töreni'ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜBİTAK Mükemmeliyet Merkezleri Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, bir taraftan koronavirüs salgını ve terör örgütleriyle mücadele sürerken diğer taraftan ülkeyi kalkındırmaya ve büyütmeye devam ettiklerini söyledi.

Geride kalan dönemde hepsi birbirinden önemli açılışların heyecanını beraber yaşadıklarını dile getiren Erdoğan, "18 Temmuz'da 60 yıllık hayalimiz olan Türkiye'nin otomobilini gerçeğe dönüştürme yolunda tarihi bir adım attık. Bursa'ya en son teknolojiyle kuracağımız üretim tesisimizin temel atma törenini, tıpkı otomobillerimizin tanıtımı gibi yine büyük bir coşkuyla icra ettik." diye konuştu.

Sağlıkta ve sağlık turizminde Türkiye'yi öne taşıyacak 1005'er yatak kapasiteli iki acil durum hastanesi ile 2 bin 682 yataklı Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nin devreye alındığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Enerjide, tarımda, ulaşımda inşalarını tamamladığımız sulama tesislerini, hidroelektrik santrallerimizi, barajlarımızı, çevre yollarımızı insanımızın hizmetine sunduk. Ekonomide açıkladığımız destek paketleriyle işçisinden sanayicisine, esnafından çiftçisine, emeklisine her kesimden insanımızın yanında olduğumuzu gösterdik. Dünya genelinde belirsizliklerin arttığı, yatırımların yavaşladığı bir dönemde biz ardı ardına açılışlar gerçekleştirdik. Salgın zamanında pek çok ülkede üretim durmuşken biz hiçbir konuda arz sıkıntısı yaşamadık."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyanın ihtiyacı olan yoğun bakım solunum cihazını rekor sürede ve dünya standartlarında üretebildiklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Sadece vatandaşlarımıza ulaşmakla kalmadık, bizden yardım talep eden dost ve kardeş ülkelerin de imdadına koştuk. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' ilkesiyle durmadan, zorluklar karşısında pes etmeden milletimize hizmet etmeyi sürdürüyoruz. Birileri fildişi kulelerde ahkam keserken, milletimize karamsarlık yayarken, biz büyük ve güçlü Türkiye hedefimize doğru kararlılıkla yürüyoruz. Bu süreçte yenilikçi projelere imza atan özel sektörümüz, üniversitelerimiz, TÜBİTAK gibi stratejik kuruluşlarımız gerçekten kritik roller üstleniyor. Ülkemizin teknolojik altyapısı ve kabiliyetleri TÜBİTAK'ın araştırma merkezleri ve enstitülerinin katkılarıyla her geçen gün daha da güçleniyor. Bugün yapacağımız açılışlarla inşallah buna yenilerini eklemek suretiyle Gebze ve Ankara'da 7 farklı altyapıyı teknoloji ekosistemine kazandıracağız."

Erdoğan, Ulusal Enerjetik Malzemeler Laboratuvarı'nın askeri mühimmatlarda kullanılan ve yurt dışından temininde problem yaşanan malzemelerin Türkiye'de üretilmesine katkı yapacağını bildirdi.

Yüksek Sıcaklık Malzemeleri Mükemmeliyet Merkezi'nde süper alaşım malzemelerinin üretimi, tamiri ve bakımının gerçekleştirileceğini belirten Erdoğan, "Biyomalzeme, Biyomekanik, Biyoelektronik 3B Mükemmeliyet Merkezi'nde yurt dışında yapılan testleri tek bir elden yürütecek ve biyoteknoloji temelli malzeme ve sistemler geliştireceğiz." ifadelerini kullandı.

"Yerli üreticilere zaman ve maliyet avantajı sağlayacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Motor Mükemmeliyet Merkezi'nde demiryolu, denizcilik, jeneratör ve özel amaçlı kullanıma uygun motorların yurt içinde test edilebileceğini, bu sayede hem firmaların yurt dışındaki laboratuvarlara para vermekten kurtulacağını hem de büyük bütçeli motor geliştirme projelerinin ülkede yapılacağını söyledi.

Özellikle Fotovoltaik Performans ve Güvenlik Test Merkezi'nde güneş enerjisi uygulamalarında kullanılan cihazların kalibrasyonları ve test ölçümlerinin gerçekleştirileceğini aktaran Erdoğan, böylece yerli üreticilere zaman ve maliyet avantajı sağlayacaklarını belirtti.

TÜBİTAK SAGE Çevresel Test Merkezi sayesinde silah sistem projeleri başta olmak üzere tüm çevre şart testlerinin, uluslararası standartlarda Türkiye'de icra edileceğini anlatan Erdoğan, yine SAGE bünyesinde kurdukları yeni araştırma geliştirme hizmet binasıyla milli mühimmatların tasarımı, yazılımı ve simülasyonu alanlarında stratejik çalışmaların yürütüleceğini söyledi.

"Yatırımları tek tek hayata geçirdik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü ve rekabetçi büyümeye giden yolun üretimden, daha doğrusu katma değerli üretimden geçtiğini herkesin çok iyi bildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Sanayide dışa bağımlılık, milli güvenlik açısından en az siyasi bağımlılık kadar vahim bir durumdur. Türkiye, uzun yıllar bunun acısını yaşamış bir ülkedir. Kıbrıs Barış Harekatı'ndan terörle mücadelemize kadar pek çok alanda tehditlere, baskılara, gizli, açık yaptırımlara maruz kaldık. Bir dönem Ege'de, Akdeniz'de meşru hakkımız olan meselelerde bile yeterince inisiyatif alamadık. Üretimde, ihracatta güçsüzlüğün bedelini maalesef diplomaside, savunmada, terörle mücadelede ödedik. 

2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde Türkiye ekonomisinin ihracat hacmi sadece 36 milyar dolardı. Bu ihracatı sürükleyen hepi topu 3-5 sektör varken, sanayi altyapısı da son derece zayıftı. Özel sektörü yeniliğe ve Ar-Ge'ye yönlendiren neredeyse hiçbir mekanizma yoktu. Teslim aldığımız bu ekonomide, üretim ve Ar-Ge altyapıları başta olmak üzere kalkınmayı hızlandıracak özellikle bu yatırımları tek tek hayata geçirdik. Türkiye'nin gururu olan devasa üretim tesislerini, eserleri, yolları, köprüleri, hastaneleri, havalimanlarını insanımızın hizmetine sunduk. Sadece yollar, köprüler, viyadükler, tüneller, havalimanları, sağlık kuruluşları inşa etmedik. Aynı zamanda ülkemiz gelişen teknolojilerin pazarı değil, tasarlayıcısı, üreticisi de olsun istedik. Günü kurtarmaya değil, geleceğe mührümüzü vurmaya odaklandık. Yıllarca örselenmiş hayati projeleri, iç ve dış rant odaklarınca sabote edilmiş ülkemize yeniden özgüven kazandırdık."

"Bilişim Vadisi'ne otomotiv sektörü ilgisi günden güne artıyor"

Erdoğan, TÜBİTAK Mükemmeliyet Merkezleri Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, "büyük ve güçlü Türkiye" hedefine ulaşma yolunda son 18 yılda sıfırdan bir Ar-Ge ve girişimcilik ekosistemi inşa edildiğini kaydederek, "İleri teknoloji alanındaki çalışmalarda 85 teknopark ile 1607 Ar-Ge ve tasarım merkezimizle, Türkiye olarak 'Biz de varız' dedik." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin yarınlarına yön verecek en büyük teknoloji üssü olacak Bilişim Vadisi'nin Gebze'ye kurulduğunu ve Türkiye'nin otomobilinin buradan dünyaya tanıtıldığını anlatan Erdoğan, Gebze'nin bölgesinin yanı sıra tüm ülkenin çekim merkezi haline getirildiğini belirtti.

Erdoğan, Bilişim Vadisi'ne otomotiv sektörü ilgisinin günden güne artığına dikkati çekti. Organize Sanayi Bölgesi sayısını 193'ten 321'e çıkararak Türkiye'nin üretim kapasitesinin güçlendirildiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Büyük ölçekli yatırımlar için 21 endüstri bölgesi ilan ettik. Böylece 2002'de 36 milyar dolar olan ihracat hacmimiz, geçen sene 180 milyar dolara ulaştı. 2002'de 33 bin 523 firma ihracat yaparken, 2019'da bu rakam 90 bin 617 firmaya yükseldi. Milyar doların üzerinde değere ulaşan dijital oyun şirketlerimiz, dünyada ses getirmeye başladı. Türkiye savunma sanayinde dışa bağımlılığını yüzde 70'lerde yüzde 30 seviyesine düşürdü. 2002'de sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bugün bu sayı 700'ü geçti. Aynı yıllarda savunma sanayinde faaliyet gösteren firma sayımız 56'dan 1500'e yaklaştı. Teknoparklarımızda üretilen teknoloji ürünlerinin ihracatı 4,8 milyar dolara yükseldi. 2003-2020 arasında yeni ya da ilave yatırımlar için 70 bin 415 yatırım teşvik belgesi düzenledik. Yine bu dönemde İŞKUR aracılığıyla 9 milyon 21 bin vatandaşımız istihdam imkanına kavuştu."

"Ekonomimiz güçlendikçe, üretim kapasitemiz arttıkça, sözümüzün de itibarı arttı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin IMF'e olan 23,5 milyar dolarlık borcunu Mayıs 2013'te ödeyerek sıfırladığını ve Türkiye'nin IMF'e borcu olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

"Ekonomimiz güçlendikçe, üretim kapasitemiz arttıkça, sözümüzün de itibarı arttı. Takip eden, tüketen, başka ülkelerin pazarı olan bir ülke konumundan tasarlayan, üreten, ürettiğini dünyanın 200'ü aşkın ülkesine ihraç eden bir ülke konumuna geldik. Hamdolsun tüm bunları da 18 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirdik. 'Herkesin ufku denizi kadardır.' derler. Biz, kısa vadeli başarıların değil, asırlık hedeflerin peşinde koşuyoruz. Türkiye'yi 21. yüzyılın lider ülkelerinden biri yapmanın hayalini kuruyoruz. Katettiğimiz aşamalar elbette önemlidir, değerlidir, ancak yaptıklarımız hayallerimizin sadece küçük bir parçasıdır. Daha gidecek çok yolumuz, yazacak yeni başarı hikayelerimiz var. Kanal İstanbul gibi daha gerçeğe dönüştürecek muhteşem projelerimiz var. Cumhuriyetimiz 100. yılını 2023 hedeflerimizle taçlandırmak gibi ideallerimiz var. 2053 ve 2071 gibi çağı aşan vizyonlarımız var. Son 18 yılda yaptıklarımız gibi inşallah bu hedefleri, hayalleri, vizyonları da yine birlikte gerçeğe dönüştüreceğiz. Hiç şüpheniz olmasın. Başarı hikayelerimizin, ülkemizin sıkıntıya girmesini bekleyen muhterislerle değil yine sizlerle, gayretli bilim adamlarımızla, araştırmacılarımızla, mühendislerimizle, cesur sanayicilerimizle, gençlerimizle, emekçilerimizle, Türkiye'nin potansiyeline inanan yatırımcılarımızla birlikte yazacağız."

"Milli teknoloji hamlemizi, yeni yatırımlar, yeni projelerle muhakkak devam ettireceğiz"

Programa gelmeden önce Hidromek'in ekskavatörünü kullandığını ifade eden Erdoğan, "Dünyada ilkler arasında yer alan Hidromek firmamız bizim bir iftihar vesilemiz. İnşallah şu anda testi filan çoktan aştı ve şimdi daha da aşmak suretiyle bizler de gerek ülkemizde gerek dünyada tanıtımını her şeyini yaparak, nasıl markalar varsa dünyada değişik ülkelerin bizim de markamız olarak dünyada yerini, yerimizi alacağız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, firmayı kutlayarak, şunları kaydetti:

"Tabii ki elektrikle, elektrik enerjisiyle işleyen böyle bir ekskavatörün ülkemizin bir iftihar vesilesi olması bizi gururlandırmıştır. Bu, aynı zamanda çevrecidir. Böyle güzel bir özelliği de var. Kirleten değil, tam aksine çevreci bir ekskavatörü olarak bizim iftihar vesilemizdir. TÜBİTAK'ın da destekleriyle 2 senede 120 kişilik bir ekip gecesini gündüzünü bu işlere verdi. Böylece dünyanın ilk elektrikli ve lastik tekerlekli, sıfır emisyonlu 7 tonluk şehir ekskavatörü Türkiye'de üretilmiş oldu. Sadece bu proje bile müteşebbislerimizin vizyonu ile TÜBİTAK'ın araştırma-geliştirme destekleri birleşince ortaya nelerin çıkabileceğini gösteriyor."

Açılışı yapılacak olan mükemmeliyet merkezleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı törenle gerçekleştirilen açılışta, TÜBİTAK RUTE (Raylı Ulaşım Teknolojileri Enstitüsü) Motor Mükemmeliyet Merkezi, TÜBİTAK MAM (Marmara Araştırma Merkezi) Ulusal Enerjetik Malzemeler Sentez ve Karakterizasyon Laboratuvarı, TÜBİTAK MAM Biyomalzeme, Biyomekanik, Biyoelektronik Mükemmeliyet Merkezi, TÜBİTAK MAM Yüksek Sıcaklık Malzemeleri Araştırma, Geliştirme ve Onarım Mükemmeliyet Merkezi, TÜBİTAK UME Fotovoltaik Performans Test Merkezi, TÜBİTAK SAGE Çevresel Testler Merkezi ve TÜBİTAK SAGE Ar-Ge Hizmet Binası açıldı.

İki anlaşma imzalandı

Açılış töreninde iki önemli anlaşmaya imza atıldı. "TÜBİTAK BİLGEM ile HAVELSAN-Gerçek Zamanlı İşletim Sistemi Geliştirme Anlaşması", TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ve Havelsan Genel Müdürü Dr. Mehmet Akif Nacar tarafından imzalandı.

"TÜBİTAK MAM ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sekapark-Tıbbi ve Aromatik Bitkisel Ürün Geliştirme Anlaşması"na, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın imza attı.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Viewing all 521 articles
Browse latest View live